tutungaç

antimanik geyiksif blog

Sıkı tutunun...

Bu sinan da nerelere gitti kendine başka tutungaçlar mı buldu diye sorular akıllara gelmiş olabilir. Arada bir biryere gitmediğimi göstermek için bile olsa yazmak gerek herhalde.

Neticede ne demişler. Tutunamadığınız tutungaç tutungaç değildir. (Sizin değildir mi olacaktı yoksa)

O zaman bugün size biraz kişisel şeylerden bahsedeyim diyorum. Yanlış anlaşılmasın genel anlamda kişisel değil benim için kişisel. Şahsımla ilgili manasında. Hayatımda epey vakit aldığını ve bazen başka bişeye tutunmaya fırsat vermediğini fark ettiğim için bi yazayım dedim.

Bir garip bilgisayar mühendisi adayı olarak bölümde bize verilen projelerle ilgili sizleri bilgilendirmek istedim. Ama sakın şimdi "offff ne yazmış" deyip yazının gerisi okumadan bırakmayın. Çünkü durum tahmin ettiğinizden biraz daha eğlenceli. (Ah bi de bana sorun.)


Mesela zamanında basit bir veri tabanı yönetim sistemi ödevi almıştık. Eski bir ödev aslında. Ama veri tabanı yönetim sistemine dair herhangi bişey beklemeniz tamamen yanlış olur. Pek alakası yoktu zira. Ne kayda değer bir veri, ne de adam gibi bir taban vardı. Ödevde amaç tabii ki programlama becerilerini geliştirmekti.

Gel zaman git zaman neler yapmadık. Hapishanedekilerin çetelesini tuttuğumuz bir proje bile oldu. Eh pek bi işinize yaramayacağı da açıktı bunun pratikte. Çünkü ne mahkumlar ne çalışanlar hakkında öğrenebileceğiniz bişey yoktu. Amaç sadece programlamaktı biz de öyle yaptık. Ha bi de mahkumları eşşek gibi çalıştırabiliyorduk o sistemde karşılığında da daha az kalmalarını sağlıyoduk hapiste o kadar...

Bazı ödevler de zevkli gelmedi değil zaman zaman. Mesela bir yap-boz ödevi almıştık. Yapay zekayla ilgili temel zımbırtıları öğrenmek için. Hani eskiden oynardık böyle plastik bir levha tarzında bir avuçluk bir oyuncak. içinde birbirinin içine geçmiş sağa sola oynayabilen kareler vardı. Bir resmi karelere bölüp karelerin yerini karıştırırlardı da biz de resmi geri tamamlamaya uğraşırdık boş olan kareye kaydırmak suretiyle kareleri. Eh iyi anlatamadım ama belki anlayan çıkar. Ama bizim ödevde ortada resim falan yoktu bizimkisi sayıları diziyordu sadece en kısa şekilde nası dizilebileceğini gösteriyordu. Bir nevi işin cılkını çıkartıyordu yani. Kendimiz dizmedikten sonra o parçaların ne anlamı var değil mi :)


Yakın zamanda ise bir dosta paylaşım programı simülasyonu yazmamız istendi. Hiç boşuna "uuuuuu" demeyin çünkü ne ortada dosya vardı ne de bir paylaşım. İnternetle soketlerle falan da alakası yoktu. Eğer size bir bilgisayarın bişey paylaştığına dair bir komut gelirse o paylaşıyordu her şey bu derece monarşik ve basit... Yapılması gereken Adam bağlandı derlerse adam bağlanmış gibi yapmak bilmemne dosyasını aradı diyorsa aratıp dosyayı öyle bir şey paylaşılmışsa da indiriliyormuş gibi yapmaktı. Bilgisayar zaten sanal, sanalın da sanalı lur mu demeyin oldu aha işte...

Şimdi de mayın tarlası yapacakmışız. Başlangıçta her zamanki gibi karizma ve eğlenceli geliyor. Ama bilgisayarınızdaki farelerin hiç işe yaramayacağı bir mayın tarlası hayal edebiliyor musunuz.?Bizimkinde fare hiçbir işe yaramaz kara ekrana bakarak oynamak zorundasınız :)

Tutungaç'tan aforoz edilmeden saçmalamayı keseyim ve yazının sonlarına doğru yol alayım.


Asıl bağlamak istediğim nokta şu:
Hiçbişey göründüğü gibi değil. Bilgisayar mühendisleri Üniversite öğrencisi karizmasından hayatta yararlanamazlar. Yukarıda görüldüğü gibi projeleri pratikte bir işe yaramaz. Oysa diğer bölümlerde öyle mi 2. 3. sınıftan itibaren bilmemne şirketinde bilmemne yapan bir sürü insan var. Doğrudan bir yerlerde bile çalışabiliyorlar. Bilmemnerenin tasarımını yaptım diyor mesela mimarlar. biz yaptıklarımızı gösteremiyoruz bile...

Hayır yani T cetvelimiz falan da yok ki
böyle gezinirken desinlar ahada bu öğrenci kesin. Vallah işin kaymağını onlar yiyor.

Birisi bişey danışmaya kalkacak olsa bile en iyi ihtimalle bir program yüklemek ya dabilgisayarına gien virüsü defettirmek istiyordur. Sizi temin ederim ki bize okulda gösterilenlerle neredeyse hiçbir alakası yoktur. Eğer daha şanssızsanız bir programı nasıl kıracağını, çalınan msn adresini hekleyip hekleyemeyeceğinizi sorarlar. Yarım saat dil döküp neyin yanlış neyin doğru olduğunu anlattıkta sonra da şu yanıtı alırsınız:
"Yapamıycaksan yapamıycam de."

Ne hoş dimi...

Nitekim bilgisayar mühendisliği öğrencisinin tek olayı halk arasında "geçerli" bir meslek olarak nitelendirilmesidir ki. Şu durumda o bile sorgulanabilir. Bunlar sadece çekilen çilelerin bir kısmı yeter artık uzatmiyim diye bırakıyorum.

Bu türden bir öğrenci görürseniz dikkatle ve şefkatle yaklaşın lütfen efem...

Etiketler: , , , ,

3 Tutu-yorum:

At 21 Ekim 2007 13:22, Blogger ZX said...

Yazının çoğu kısmına hak veriyorum. Okulda hocaların istedikleri projeler her ne kadar algoritma kurma becerisini geliştirme veya kod yazmayı öğretme amaçlı olsalar da, bazen gerçekten bu amaçlardan sapıp abartabiliyorlar. Yani mesela atıyorum, aldığımız network dersi algoritma geliştirme dersi değil ki, verilerin ağ üzerinde falancı şekilde gidişinin simülasyonunu yapalım. Araştırma yaparız, rapor yazarız, birşeyler yaparız ama o yöntemi öğrenmenin farklı yolları da var yani.

T cetvel konusuna gelince, belki öğrenciden çok çalışan adam izlenimi verecek fakat bi omzunda notebook çantası taşımak yardımcı olabilir :P

 
At 21 Ekim 2007 13:25, Blogger Unknown said...

Şöyle bi sorun var...
Laptop herkeste var bu 1
Bende yok bu da 2 :D

 
At 21 Ekim 2007 18:57, Blogger solar said...

içim parçalandı sinan :D

bir örnekte ben vereyim; bizim okulda bir metalurji ve malzeme mühendisi adayı, bir bilgisayar mühendisi adayından çok daha fazla ilgi odağıdır, okuduğu bölümün ismi gariptir çünkü..

öte yandan 'bilgisayardan anlıyor musun' sorusunun 'msn hackleyebiliyor musun' ile aynı düzlemde olması hakikaten garip ve matematik okuyan birine(mesela bana) hesap makinesi muamelesi yapmak kadar sinir bozucu..

Bir deee, inan ben de bir t cetvelim olsun isterdim.. (dolu gözlerle bakan küçük emrah bakışı buradaydı)

 

Yorum Gönder